30 Ağustos 2013 Cuma

Bir deniz, kum, güneş hikayesi... (Kim olacağınıza karar verin!)

Tatilde olduğunuz hayal edin. Bir plajdasınız. Plajda olan insanları hayal edin şimdi de.

İnsanların çoğu doğal olarak mayolu. Şezlonglara uzanmış güneşlenenler, voleybol ve frizbi oynayanlar, kumdan kale yapanlar, soğuk içkilerini yudumlayanlar, portatif sandalyelerinde, şemsiyenin altında oturup tavla oynayanlar, kitap okuyanlar, uyuyup kaldığı için vücudu güneşin altında haddinden fazla yananlar, kendini kumun içine gömenler...

Bir plajda rastlayabileceğiniz sıradan insanlardır hepsi de. Arada tüm bunları boş vermiş, sadece para kazanmaya çalışan seyyar satıcıları da görürsünüz.

İlginç bir şekilde bu ortama uymayan, sırıtan bir kaç tipe rastlarsınız. Bu insanlar, mayo yerine günlük kıyafetleriyle oturmaktadırlar. Hatta bazısının sanki kutuptaymışcasına üstünde kalın kıyafetleri vardır. Bir yandan da söylenirler;

-Hava neden bu kadar sıcak? Lanet olsun, terliyorum! Şu güneş niye tepede!

Belki biraz sonra üstlerini değiştirip mayolarını giyeceklerini düşünüyorsunuz. Ama hayır! Giymiyorlar. Öylece oturuyorlar. Sanki onlar için burası plaj değil. Denizin, kumun farkında değiller.

Biraz daha bakındıktan sonra sizi daha da şaşırtan bir şeye rastlarsınız. Burası bir plaj ve deniz olmasına rağmen çok az insan denize girmektedir.

Birkaçı, tam kıyıda oturmuş sadece ayak bileklerine kadar suya girebilmiştir. Kollarını bedenine sarmış halinden denize girmeye çekindiğini, korktuğunu anlarsınız. Biraz ötede yavaş yavaş suyun içinde ilerleyenleri görürsünüz. Bunlar da, garanti olsun diye ayaklarının dediği yere kadar ilerleyebilmişlerdir. Sadece 5-6 kişi yüzmektedir. Bunların içinde de 2 si iyi yüzücüdür!

Yüksek kulübesinde oturan cankurtaran ise -sadece denizdekileri değil, sanki yüzmeyenleri de uyarır gibi-

-Çok fazla açılmayın. Akıntı var, boğulursunuz! diye seslenmektedir.

Plajda bulunanlardan bazıları denizdekilere bir şeyler söylemektedirler.

-Hey, kollarını-ayaklarını şöyle çırpmalısın! (amatör yüzücülere)
-Ne korkuyorsun! ilerlesene yahu. Boğulmazsın merak etme. (kıyıda bulunanlara)
-Yüzmeyeceksin madem, niye denize girdin! (garanticilere)
-Normal ben de yüzerim, biraz da sırtüstü yüz bakalım! (iyi yüzücülere)

Yüzenlerden birisi dayanamayıp bağırır:

-Çok biliyorsan gel kendin yüz!

Plajdakilerden birisi:

-Biliyorum ama şimdi canım istemiyor!

Tüm bu olan-biteni gözlemlerken aniden derinden birisi çıkar. Kolunu zafer kazanmış bir edayla yukarı doğru kaldırır. Büyük bir sevinç ve heyecanla bağırır;

-İşte, sonunda buldum. Başardım!

Dikkatli baktığınızda adamın elindeki parlayan şeyin bir 'İnci' olduğunu fark edersiniz.

İnci, sadece derinlerde, denizin dibinde olur. Ve oraya çok az kişi inme cesareti gösterebilir!

Hayal ettiğiniz bu sahne, aslında hayat sahnesidir. Bu plajdaki herkes, aslında gerçektir. Yapmamız gereken şey kim olacağımıza karar vermektir. Bu insanlardan birisi olabiliriz.

İster plajda pardösü ile oturup şikayet edin. İster derinlere inip kendi hazinenizi kendiniz çıkarın. Karar sizin!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder